27 Temmuz 2014 Pazar


YÖNETİCİ BASKISI İLE ARZIN SÜREKLİ ARTTIRILMASI

        Çoğu üretim işletmelerinde yöneticiler, üsler, şefler çalışanlara daha fazla üretim yapma konusunda sürekli telkinde bulunmaktadırlar. Bu pazarın durumuna göre bazen doğru bir aksiyon olabilir ancak burada gerekli pazar analizi yapılmadan ortaya çıkacak olan arz fazlasına değinmek istiyorum.

           Yöneticiler daha fazla üretimi her zaman iyi bir aksiyon olarak görmektedirler. Daha fazla üretip daha fazla satarız ve daha çok kar elde ederiz diye bir düşünce hakimdir. Ancak burada talep oranı araştırması göz ardı edilmektedir. Arz edilen mal oranı talep edilenden daha fazla olursa malın fiyatı düşecektir. Hatta bazen üretilen mallar başabaş ve bazende daha alt bir seviyeden satışa çıkartılmak zorunda kalınacaktır. Bu durum doğal sonuç olarak üretim işletmesinin finansal stabilitesini olumsuz olarak etkileyecektir.

            Üretilen malların başabaş miktarında satılması sonucunda işletme ne kar nede zarar edecektir ancak bu durum işletmelerin en temel amacı olan kar elde etme durumuna kesinlikle terstir ve başarısızlık olarak değerlendirilmelidir. Başabaş seviyesinin altındaki satışlarda ise işletme kendi kendinin ipini çekiyor denilebilir. Zira işletme sürekli zarar edecek ve en sonunda kepenkleri indirmek zorunda kalacaktır. Bu duruma düşen işletmeler ürettikleri fazla malları başabaş seviyesinden daha aza satmaya çalışarak "en azından borçların bir kısmından kurtulalım" mantığı ile hareket etmektedirler ancak bu durumun sonucu genellikle olumsuzdur. Başabaş seviyesinin altındaki bir seviyede ellerindeki tüm malı çıkartan üreticiler borçların bir kısmını ödemekte kalan borçlar için ise yapabilecekleri hiçbir şeyleri kalmamaktadır. Bu durumun sonucu işletmenin sonunun da geldiğini gösteren "Maddi Duran Varlık" satışıdır.

            Gerekli pazar araştırması yapılmadan üretilen mallar çok büyük bir olasılıkla başarısız olacaktır. Bu durumun olumlu örnekleri çok çok az sayıdadır. Burada yapılması gerekenler; tüketici profilini iyi analiz etmek, talep oranlarını doğru ölçümleyebilmek, üretilecek malın tüketicilerde bir satın alma güdüsü oluşturup oluşturamayacak kadar inovatif olup olmadığını kontrol etmek gereklidir. Bu araştırmalar sonucunda üretilecek malın şekline ve en önemlisi de miktarına karar verilmelidir.

          Üretim miktarının az olması da beraberinde birtakım olumsuz sonuçlar getirecektir. Arz eksikliği nedeniyle talep oranı yüksek bir malın karaborsaya düşme olasılığı vardır. Bu durum tüketicileri karamsarlığa sürüklemektedir. Tüketiciler ederinden fazla bir miktarı ödemek istemeyebilirler ayrıca karaborsadaki fiyatı ödemeye razı bir tüketici de malı bulamama olasılığını düşünerek belkide tüketimden vazgeçecektir. Bu bağlamda yapılan analizler neticesinden arz oranına iyi karar verilmiş olması gerekmektedir.    

26 Temmuz 2014 Cumartesi


REKLAMLARIN ÖNEMİ VE EKONOMİDEKİ YERİ

     Reklamı, satışa sunulacak yeni bir mal ve hizmetin tüketicileri cezbedecek şekilde tanıtılması olarak tanımlayabilirim. Yeni bir mal ve hizmet ortaya çıktığından bunun tüketicilere tanıtılması gerekir. Zira bu yeni mal ve hizmet tüketiciler için ortaya çıkartılmıştır. Reklamlar sayesinde tüketiciler yeni mal ve hizmetlerden haberdar olabilmektedirler.

        Bir ekonominin sürdürülebilirliği açısından tüketim yani talep çok önemlidir. Üretilen mal ve hizmetlerin satın alınması ile birlikte üreticilerde yeni yatırımlar için finansman sağlamış olacaklardır. Ayrıca karlı bir aksiyonu ifade eden bu durum daha fazla üreticiyi cezbedecek ve artacak olan rekabet ortamı ile birlikte fiyatlar düşerken kalite daha da yükselerek tüketiciye olumlu bir geri dönüş sağlayacaktır. Ekonomik faaliyetlerin devamı niteliği de taşıyan bu durum ekonomik durgunluğun önlenmesinde de en temel unsur olarak göze çarpmaktadır.

         Reklamlar yeni mal ve hizmetleri en iyi şekilde tanıtmak zorundadır. Ancak burada en iyiden kasıt "tüketiciyi yanıltmak" olmamalıdır. Günümüzde tüketiciyi yanıltan birçok reklam mevcuttur. Bu reklamlar yeni mal ve hizmetlerde bazen olmayan bir özelliği tanıtmakta bazen ise olan bir özelliği abartmaktadır. Bu konuda tüketicilerin son derece dikkatli olması gereklidir ve satın almayı planladığı yeni bir mal veya hizmet ile ilgili kullanıcı yorumları, kullanış videoları vb. gibi bir çok konuyu İnternet vasıtası ile araştırarak ona göre karar vermeleri gereklidir.

         Tüketiciyi yanıltan reklamlar nedeniyle satın alınan mal ve hizmet tüketicinin eline geçtiği zaman, tüketici mal veya hizmetin aslında reklamlarda anlatılan gibi olmadığını görünce "kazıklandığı" hissiyatına kapılmaktadır. İşte bu durum tüketiciyi yeni mal ve hizmetleri talep etmek konusunda karamsarlığa sürüklemektedir ve bu durum bir ekonomi için son derece olumsuz bir durumdur. Bu bağlamda yanıltıcı reklamlara kesinlikle izin verilmemeli, bu reklamları yapan, yayınlayan kişi veya kuruluşlara gerekli cezalar vakit geçirmeksizin tesis edilmelidir. Ekonominin en temel 2 bileşeninden birisi olan talep bileşenini oluşturan tüketicilerin bu gibi durumlardan korunması sürdürülebilir bir ekonomi açısından son derece önemlidir.  

         Bir ekonomideki talep miktarını arttırmanın en etkili yolu reklamlardır. Yeterli talep düzeyine ulaşan ekonomilerin büyümesi daha hızlı ve sürdürülebilir olacaktır. Böylece reklamlar, talep eksikliğinden kaynaklanacak ekonomik krizlerin önlenmesine de yardımcı olacaktır. Tüketiciyi kandırmadan yeni mal ve hizmetin kalitesini anlatan ve yanıltıcı olmayan reklamlar sayesinde talebi artan mal ve hizmetler kar elde etme güdüsü nedeniyle daha fazla üreticiye yatırım kararı almaları konusunda yol gösterici olacaktır. Artacak olan tüketim ve yatırım talepleri reel gelirleri, istihdamı ve ekonomik büyüme oranını arttıracaktır 
         


22 Temmuz 2014 Salı


ANDROİD VE MÜZİK ( JET AUDIO MUSIC PLAYER PLUS)

              Günümüzde herkes toplu taşımada akıllı telefonundan müzik dinleyerek seyahat ediyor. Hatta çoğu kullanıcı hemen hemen her yerde müzik dinliyor. Yaptığım gözlemlere göre müzik dinleyen kitlenin çoğunluğu satın aldıkları telefonun kutusundan çıkan kulaklığı ve telefonla birlikte gelen müzik yazılımı kullanıyor. Bu dinlenilen müziğin kalitesi açısından son derece olumsuz bir durumdur. Telefonların kutusundan çıkan kulaklıklar genelde maliyet esaslı oluşturuldukları için bu kulaklıklardan pek bir şey beklememek lazımdır. Telefonla birlikte gelen müzik yazılımları da pek iyi iş çıkartıyor diyemeyeceğim. Burada Sony kendi müzik yazılımında farklılığı giderek bazı teknolojiler sunmakta, bazı telefon üreticileri, Beats Audio desteği sunmakta, bazı üreticiler müzik yazılımlarına Dolby ve DTS gibi teknolojiler entegre etmektedirler. Ancak bu teknolojilerden yararlanmak için o telefonları satın almak gereklidir.

               Şimdi anlatacağım olan uygulama sayesinde her Android işletim sistemli telefondan gayet kaliteli müzik dinlemek mümkün hale gelmektedir. Google Play'deki ücretli ücretsiz tüm müzik uygulamalarını denemiş birisi olarak anlatacağım müzik uygulaması işini en iyi yapan uygulamadır diyebilirim. Programın adı: Jet Audio Music Player Plus' tır ve uygulama içi satın alma yoluyla AM3D sound enhancer' ı da aldığınız taktirde müzik kalitesinin ne kadar değiştiğini görmeniz mümkündür. AM3D sound enhancer'ı satın almadan da X-Bass, X-Wide gibi bir çok seçenek mevcuttur ancak AM3D müziği bambaşka bir noktaya taşımaktadır.

          Resimde de görüldüğü gibi AM3D ile Z-Bass 1 ve 2, Z-Treble 1 ve 2, Z-Surround ve Z-Boost ve ayrıca farklı müzik türleri için farklı equalizer seçenekleri mevcuttur. AM3D' DEKİ Z-Bass seçeneği ile gerçekten işitilen bas sesler bozulma olmadan doğal bir şekilde artmaktadır tabi aynı durum tiz sesler için olan Z-Treble seçeneği içinde geçerlidir. Z-Surround seçeneği ile stereo müziği yazılımsal olarak çevresel yapmak mümkündür Z-Boost seçeneği ile bozulma olmadan müziğin ses şiddeti artmaktadır. Z-Bass ve Z-Treble ayarlarını resimde görülen döner yazılımsal tuşlar sayesinde istediğiniz şekilde birbirinden bağımsız olarak ayarlayabilirsiniz.

         Toplamda 6.99 USD ödeyerek almıştım bu uygulamayı ve sound enhancer'ı ve gerçekten söylemeliyim ki parasını sonuna kadar hak eden bir uygulamadır.

            Android işletim sistemi kullanıcıları, Jet Audio Music Player Plus ve AM3D sound enhancer ile müzik dinleme keyiflerini kat kat arttıracaklardır. Ayrıca farklı ses teknolojilerinden yararlanabilmek adına başka telefon satın alma zorunluluğu da ortadan kalmış olacaktır.  

( Android,Google Play, Sony, Beats Audio, Dolby, DTS, Jet Audio Music Player Plus, AM3D ve özellikleri; bunların hepsi tescillidir.)  

21 Temmuz 2014 Pazartesi


ANDROİD LAUNCHER (ARAYÜZ)

           Bu yazımda Android işletim sistemi dünyasından bir bilgi aktarmak istiyorum Bilindiği üzere saf Androidi sadece Nexus telefonlar kullanmaktadır. Diğer Android işletim sistemli cep telefonu üreticileri (Android dünyasında tepeye oynayan üreticiler), kendi arayüzlerini telefonla sunmaktadırlar ve çoğu zaman buarayüzler telefonun donanım gücünü hakkıyla kullanmanın önündeki engellerden biri olmaktadır. Widget ekranına girilince yaşanan takılmalar, uygulama menüsünde gezerken yaşanan takılmalar, ana sayfaya dönüldüğünde yaşanan takılmalar ve uygulama simgelerinin geç gelmesi vb. gibi bir soru sorun oluşabilmektedir. Bu sorunlar donanım yüksek olan telefonlarda da yaşanmaktadır. 

             Android işletim sistemi yapısı gereği açık kaynak kodlu bir işletim sistemidir.Bu özellik kullanıcısına geniş yelpazede kişiselleştirilebilirlik sunmaktadır. Buradan anlaşılan şudur ki; Android telefonu olanlar telefonla ile birlikte gelen arayüze mahkum olmak zorunda değillerdir. Android uygulama mağazası olan Google Play'de ücretli-ücretsiz bir çok arayüz mevcuttur. Ancak ben burada ücret ödemek istemeyen kullanıcılara hitap etmek istiyorum. Arama motorlarında yapılacak ufak bir araştırmayla telefonun mevcut ağır arayüzünden başka arayüzler bulmak mümkündür. Nexus 5 ile ile gelen Android KitKat' ın arayüzünü internette yapılacak bir araştırmayla bulup root gerektirmeden .apk uzantısıyla birlikte yüklemek mümkündür. Bu arayüz saf android arayüzü oldğuğ için telefonla birlikte gelen mevcut arayüzden daha akıcıdır ve sistem kaynaklarını daha az kullanmaktadır. Ancak birkaç olumsuz yanı da yok değildir. Maalesef bu arayüzde uygulama menüsünde klasör oluşturulamamaktadır ve uygulama menüsünde sonsuz kaydırma yapılamamaktadır.(Uygulama menüsünde sona geldiğinde otomatik olarak menü başa dönmemektedir.) ve ayrıca telefonla gelen arayüzdeki bazı widgetler bu arayüzde gözükmemektedir. Bu olumsuzluklar, bahse konu arayüzün artılarından daha azdır ve kullanıcı deneyimini sürekli takılmalarla düşüren telefonla birlikte gelen arayüzler kadar olumsuz etkilememektedir. 

                Sony'nin en yeni amiral gemisi Xperia Z2' nin arayüzünü de root gerektirmeden .apk şeklinde telefona yüklemek mümkündür. Kişisel deneyimlerime göre söyleyebilirim ki; Xperia Z2' nin arayüzü Nexus 5' in arayüzünden daha hızlı çalışmaktadır ve bazı ufak tefek özellikleri ile daha kullanışlı diyebilirim. örneğin uygulama menüsünde ilk ekranda menüyü sağa çekerseniz bir menü çıkmakta ve bu menü ile Google Play' e hızlı erişim, uygulama menüsünü alfabetik, son yüklenen veya sık kullanan şeklinde hızlı düzenleme ve uygulama arama gibi özelliklere erişme imkanı vermektedir. Xperia Z2' nin arayüzünde, uygulama menüsünden anasayfaya uygulama taşımak daha hızlıdır ve anasayfaya widget eklemek daha hızlı ve kullanışlıdır.

            Android işletim sisteminin sunduğu bir ayrıcalık olan bu işlemi tüm Android telefon kullanan kişilerin denemesini öneririm. Özellikle düşük donanımlı telefona sahip olanlar Xperia Z2' nin arayüzünden memnun kalacaklardır. Bu işlemin en iyi yanı ise kesinlikle root işlemi gerektirmemesidir. 

( Android ve Nexus, Google' ın, KitKat Nestle'nin Xperia ise Sony' nin tescilindedir. Bu yazı sadece bilgilendirmek amaçlı yayınlanmış olup, yanlış uygulamalardan ötürü sorumluluk işlemi yapan kişi veya kişilere ait olacaktır. )

20 Temmuz 2014 Pazar


CUMARTESİ ÖĞLENE KADAR ÇALIŞMAK

       Bazı iş yerleri haftasonu 2 günde tatil olurken, bazı iş yerleri Cumartesi öğlene kadar personelini çalıştırmaktadırlar. Burada özellikle de hafta sonu 2 günde kapalı olan resmi ve özel kurumlarla iş yapan iş yerleri için aslında bu durumun gereksiz bir şekilde maliyetleri arttıran bir durum olduğunu anlatacağım. 

           Haftasonu 2 gün kapalı olan resmi ve özel kurumlarla iş yapan iş yerleri Cumartesi öğlene kadar personelini çalıştırmakta çoğu zaman bu öğleden sonraya saat 14.00' e kadar sarkabilmektedir. İlk olarak bu iş yerinin personeli zam isterken bunu bir koz olarak kullanacaktır. Zam istemeye gittiğinde Cumartesi öğlene kadar olması lazımken çoğu zaman saat 14.00 ve hatta saat 15.00'e kadar çalıştığını belirtmekten asla geri kalmayacaktır, ancak bahse konu iş yerlerinde çalışan personellerin Cumartesi günkü "marjinal hasılaları" kesinlikle "marjinal maliyetlerinin" altındadır. Normal bir çalışma diliminde (hafta içi) "marjinal hasılası" "marjinal maliyetinin" den az olan personelin iş yerinin yararı için işten çıkartılması gerekmektedir, Cumartesi öğlene kadar çalışan personelin marjinal maliyeti daha fazla olmasına rağmen işten çıkartılma gibi bir durum asla söz konusu olmamaktadır. 

           Cumartesi öğlene kadar çalışmak için gelen personel genelde kahvaltısını iş yerinde yapmaktadır ve normal günlere göre bu kahvaltı süresi kesinlikle daha uzun olmaktadır. Örneğin; saat: 09.00' da başlayan Cumartesi iş saatinde personel saat 10.00' a hatta saat 10.30' a kadar bu kahvaltıyı ( brunch denmeli sanırım) uzatmaktadırlar. Daha sonra toplu sohbet, keyif çayı ve sigara içme aksiyonları da dahil olunca saat 11.00' i bulmaktadır. Bunun nedeni iş yapılan resmi ve özel kurumların hafta sonu kapalı olmasından dolayı iş akışlarının hafta içi gibi olmamasıdır, yani personel bu durumun rehaveti içerisindedir. Rehavet içinde olmasalar bile hafta içinde işleri bitirmeleri noktasında yöneticilerinden-üslerinden yeterince baskı gördükleri için hafta içi genelde tüm işler bitmekte hafta sonuna yapılması gereken iş kalmamaktadır. Yani personel sadece işveren dediği için Cumartesi günü işe gelmiştir, zira aklında pek de çalışmak yoktur. 

           Cumartesi işe gelen personel normalde hafta sonu artmaması gereken "değişir maliyetlerin de" daha fazla artmasına neden olmaktadır. Personelin gelmesiyle bilgisayarlar açılmakta, çay-kahve makineleri çalıştırılmakta, yaz mevsimi ise klimalar da bu sarfiyata eklenmektedir. Bu örnekler günümüz faaliyet akışları içinde çoğaltılabilmekle birlikte sonuç olarak elektrik sarfiyatı artmaktadır. Yani personel hiç bir iş yapmadan iş yerinin değişir maliyetlerini arttırmış olmaktadır. Normal bir bilimsel çıkarıma göre bu personelin iş yerine zarar verdiği ortadadır. 

            1 yılda yaklaşık olarak 48 adet Cumartesi günü bulunmaktadır. Yani, Cumartesi öğlene kadar açık iş yerlerinden tam 48 gün personelin marjinal hasılası marjinal maliyetlerinden daha az olarak gerçekleşmektedir. Günümüz için bu sayı oldukça rasyonellikten uzaktır. İş akış süreçlerini aksatmadan ve kaliteyi bozmadan maliyetleri azaltmak sürdürülebilirlik açısından artık vazgeçilmez bir olgu haline gelmiştir. Hemen hemen her konuya maliyet açısından yaklaşan günümüz iş yerleri, bu "gizli" olarak nitelendirebileceğim maliyetleri her zaman gözardı etmektedirler. Rasyonel davranan ve gerçekten değişir maliyetlerini iş akış süreçlerini aksatmadan ve kaliteyi bozmadan azaltmak isteyen iş yerlerinin bu "Cumartesi öğlene kadar" kararlarını bir kere daha gözden geçirmeleri gerekmektedir.  

19 Temmuz 2014 Cumartesi


TÜKETİM PARADOKSU

          Tüketiciler, tüketim talepleri olmadığı zamanlarda da tüketimde bulunabilirler. Otonom tüketim ihtiyaçları giderilmiş (su ve yemek gibi) bir birey düşünelim. Bu bireyin aklında herhangi bir tüketim harcaması da bulunmamaktadır. Bu birey bir alışveriş merkezine sadece gezmek,zaman geçirmek için girdiği zaman oradaki mağazalara bakarken kendisinde daha önceden olmamasına rağmen bir tüketim güdüsü oluşabilir. Hatta ihtiyacı olmadığı halde gördüğü urunu satın alabilir. İşte bu durum bir paradoksu beraberinde getirir. Tüketim güdüsüyle hareket etmeden tüketimde bulunmak tüketimi açıklayan kavramlara ters bir durum oluşturur. Tüketim fonksiyonlarında bu duruma değinilmemiştir. Zira bu durum tüketim fonksiyonları yazılırken içinde bulunulan zamana göre çok daha yeni ve günümüz tüketim toplumuna has sonradan oluşmuş bir tüketim aksiyonudur.

              Tüketicilerde ihtiyaçları olmadığı halde tüketim güdüsü oluşturmak için çeşitli yöntemler mevcuttur Ekonomi biliminde hep bahsedilen rasyonel bireyler bile bu yöntemlere aldanabilmektedirler. Örneğin bir evde klavyesi olan bir birey sırf %15 indirimli etiketini gördüğü için bu klavyeyi satın almak zorunda olduğunu hissetmektedir. Bu tüketicinin düşüncesi şudur; "evdeki mevcut klavyem bozulursa bunu kullanırım ve %15 daha az öderim". Burada ilk olarak yapılan hata aynı klavyenin yada muadillerinin fiyatını araştırmamış olmaktadır. Belki de o klavyeyi satan yer fiyat etiketini arttırmış ve %15 düşünce fiyat ilk haline dönmüştür veya diğer mağazalarda daha da ucuza bulma imkanı vardır. Tüketici evdeki klavyesinin bozulabileceği ihtimaline karşın bu klavyeyi satın almıştır, peki neden evdeki klavyenin bozulmayacağı düşüncesiyle bu satın alma işleminden vazgeçememiştir? Çünkü %15 indirim tüketicinin aklını çelmiştir. Genellikle de, bu bahse konu tüketici yeni aldığı klavyeyi mevcut klavyesi bozulmadan kullanmaya başlamakta, eski klavyeyi ise evde bir yere kaldırmakta ve o klavyenin atıl kalmasına neden olurken hiçbir tüketim güdüsü bulunmamasına rağmen klavyeye ödediği miktar kadar parasından da mahrum kalmış olmaktadır. Tüketici o klavyenin satıldığı alışveriş merkezine girmeseydi ve bu %15 ilanı görmeseydi bahse konu klavyeyi kesinlikle satın almamış olacaktı. Buradan tüketicilerin çıkartması gereken bir takım dersler mevcuttur.  

           Tüketicimiz, sadece klavyeye ödediği tutarı düşünmek le diğer bir yanlışı da beraberinde yapmaktadır. Burada var olan şey ise; "alternatif maliyettir". Tüketici ihtiyacı olmadığı halde satın aldığı klavyeye ödediği paradan mahrum kalmıştır ve bu para ile faydasını daha fazla arttırabilecek bir tüketim aksiyonundan da mahrum kalmış olmaktadır. Burada klavye örneği spesifik ve görece daha düşük maliyetli bir örnektir. Otonom tüketim malları hariç piyasadaki hemen hemen tüm mallar ile ilgili bu örnek genişletilebilir.

            Tüketiciler gelirleri doğrultusunda tüketimde bulunmalıdırlar. İhtiyaçları olmadığı halde, tüketim güdülerini uyandıran uygulamalara karşı koymalıdırlar. Böylece bu harcamaları yapmayarak saklamış oldukları paralar ile tasarrufa başlama veya daha fazla tasarruf yapma imkanına erişmiş olacaklardır. Bu tasarruflar finansal piyasalar kanalize edilerek yatırımlar arttırılabilecek ve sonuç olarak ekonomik gelişme kaydedilecektir. Bir toplumdaki tüm bireylerin bu görüşte olduğu düşünüldüğünde toplam yatırımlar daha fazla artacaktır.             
             

18 Temmuz 2014 Cuma



PİYASALARIN ETKİNLİĞİ

         Günümüzün finansal piyasaları son derece etkin bir şekilde işlemektedir. Bu bağlamda yatırımcılar bilgilere hızlı olarak erişmekte ve tepki vermektedirler. Ayrıca teknik analizin atası sayılan Charles DOW, teorisinde; yatırımcıların duydukları haberleri hemen başkalarına ilettiklerini, haberin olumlu veya olumsuz oluşunun, arz ve talebinin, hisse senedinin fiyatını derhal etkileyeceğini belirtmiştir.

             Sermaye malları yatırımı yerine faiz getirisi tercih eden firmalar pazara yeni ürün arz etmemekte ve faiz oranlarındaki volatilite nedeniyle geleceğe dair beklentilerini tam olarak belirleyememektedirler. Bu durum yatırımcılar tarafından hızlı bir şekilde öğrenilmekte ve yatırımcılar bu duruma göre pozisyon almaktadırlar. Bu pozisyon tabi ki faiz getirisi elde eden firmaların hisse senetlerinden uzak durmaktır. Çünkü bahse konu firmaların finansal geleceği faiz oranlarına bağlı olduğu için hisse senetlerinin değerleri hiçbir zaman tam olarak öngörülemeyecek ve rasyonel yatırımcılarda bu hisse senetlerinden uzak duracaklardır

         Firmaların yaptığı yatırımlar, firmaların büyümesinin en önemli unsurlarından birisidir. Firmaların yatırımlar neticesindeki ekonomik büyüme değerleri ve arz ettikleri yeni ve inovatif ürünler borsa değerlerine pozitif olarak etki etmektedir.
BİLİNÇSİZ BÜYÜYEN İŞLETMELER

          İşletmeler kar amacıyla kurulurlar ve karlarını arttırmak için de sürekli büyümek isterler. Ancak sürekli büyüme aksiyonunu sermaye yetersizliği engellemektedir. Bu olumsuz durum için günümüz finansal piyasalarında çözüm hazırdır; tabi ki banka kredileri. ( Yazımızın konusu küçük çaplı işletmeleri kapsadığı için halka açılmaya değinilmemiştir.) İşletmeler çoğu zaman gelecekteki mali durumlarını iyi analiz etmeden makyajlanmış bilançoları ile bankalardan kredi almaktadırlar. Burada bankalar bahse konu işletmelerin bilanço analizlerini iyi yapmalıdırlar.Batık kredilerin kümülatif toplamı her zaman bir bankacılık krizi için tetikleyici olabilecek bir durumdur ki bu konu ayrıca bir incelemeye ihtiyaç duymaktadır.

       Buradaki temel sorun "İşletmelerin Büyüme Hızının Finansal Kaynak Bulma Hızını" geçmesidir. İşletmeler makyajlanmış bilançoları ile ihtiyaç duydukları finansmanı sağlamaktadırlar. Tabi ki burada işletmeye giren finansman kaynağı uzun vadede çıkan fondan daha azdır işte bu aradaki fark faizdir. İşletmeler faiz yükü altına girerek bu fonları talep etmektedirler. Bu bahse konu işletmelerin genel faaliyet planları, satışları ve paydaş grupları incelendiği zaman işletmelerin aslında dış finansal kaynak bulma hızından daha hızlı büyüdüğü görülmektedir. Bu büyüme olumlu olarak algılansa da aslında işletmelerin asıl batma nedenleri listesinde tepeye oynamaktadır. Şöyle ki; işletmeler sürekli büyümeye devam etmekte fakat bir süre sonra dış finansal kaynak bulmakta zorluklar baş göstermektedir hatta öyle bir zaman gelmekte ki; işletmeler normal faaliyetlerini karşılayacak fonu bile bulamayacak duruma gelmektedirler. İşletme kantitatif olarak büyüktür ancak finansman kaynağı bulamamaktadır. 

     Toplam Maliyetler = Sabit Maliyetler + Değişir Maliyetler denklemindeki sabit maliyetler, işletmeler hiçbir faaliyette bulunmasalar bile işletmelerin katlanmak zorunda kalacakları maliyetleri gösteren değişkendir. İşte burada işletmenin gereksiz büyüme güdüsü neticesinde faaliyet hacmi büyümüş ve sabit maliyetler de artış göstermiştir. Faiz ile kullanılan dış finansman işletme büyürken zaten tüketilmiştir ve işletme sabit maliyetlerini karşılayacak finansman bulamamaktadır. İşte bu duruma gelindiğinde bilanço makyajlamaları bile soruna çare olamamakta ve dış finansman kaynağı bulunamamaktadır ve kullandığı fonun faiz ödemelerini gerçekleştirememekte ve sabit maliyetlerini de karşılayamamaktadır. kötü son elbette ki kaçınılmazdır.

      Türkiye' de batan aile işletmelerinin büyük bir kısmı bu nedenle batmıştır ve batmaktadır. Burada alınması gereken önlem; işletmenin gelecekteki satışları, faaliyet planları ve paydaş gruplarının iyi bir analiz sürecinden geçirilmesi bu analizlerin sonuçlarına göre dış finansman kaynağı araştırılarak gerekli fonun kullanılmasıdır. Yani işletmeler daha fazla dayanaksız büyümek için sürekli dış finansman kaynaklarına başvurmamalıdır. İşletmelerin büyümesinin sürdürülebilir olacağının araştırması yapılarak dış finansman kaynakları bu araştırmanın neticesine göre kullanılmalıdır.

     Bu durumu formülize etmek istersek; GR=FR olmalıdır. Eğer GR>FR olursa işletmenin büyümesi sürdürülebilirlikten uzaktır demektir. GR<FR durumunda ise; işletmenin kaynaklarının atıl kalması durumu söz konusudur. ( GR: Growth Rate, FR: Financial Resources) 
FAİZ VE YATIRIM İLİŞKİSİ

          Şu sıralar gündemde olan ekonomik konuların başında geliyor Merkez Bankası' nın faiz kararları. Bu haberleri izleyen kişilerin bir kısmı " Hükümet faizler insin diyor, MB neden indirmiyor yanlış yapıyor vb" gibi söylemler içindeler ancak bu kişilerin faizden anladıkları 2 şey var. 1.si ; bankaya para yatırsam ne kadar getirisi olur?, 2.si ise; ev alacağım ne kadar faiz öderim? Ancak işin boyutu bu kadar yüzeysel değil elbetteki. 

           Bir ülke ekonomisindeki özel sektör yatırımlarını en çok etkileyen parametrelerin başında faiz oranları gelir. Ünlü Britanyalı ekonomist John Maynard KEYNES, 1936 yılında yayınladığı İstidam,Para ve Faizin Genel teorisi çalışmasıyla ekonomi literatürüne "Sermeyanin Marjinal Etkinliği" kavramını kazandırmıştır. Bu kavrama göre; faiz oranlarının yüksek seyrettiği durumlarda firmalar faiz getirisi elde etme güdüsüyle hareket ederler ve toplam yatırımlar düşer. Şöyle ki; firmalar yatırım kararı almadan önce faiz oranlarına bakarlar, eğer faizden elde edilecek getiri, yatırımlardan elde edilecek getiriden fazla ise firmalar yatırımdan vazgeçerler. Bunun nedeni faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle sermayenin marjinal etkinliğinin düşük olmasıdır yani sermayenin efektif olarak kullanılmasının faizlerden daha az getiri sağlamasıdır. Ayrıca; yatırımlar neticesindeki getirinin elde etme süresi faiz getirisi elde etme süresinden daha fazladır ve bugünün parası yarının parasından daha değerlidir.   

          Faizlerin aşırı düşük olması da bir ekonomik sorun teşkil etmektedir. Faizlerin çok düştüğü durumlarda tasarrufların yatırım kanalıyla reel piyasalar aktarımı azalacaktır. Bireyler faizler düşük olduğu için ellerindeki parayı saklama güdüsüyle hareket edecek ve bu para finansal sisteme kanalize olmayacaktır.

        Sonuç olarak yapılması gereken şudur; faizler sermayenin marjinal etkinliği çok fazla azaltmayacak kadar düşük ve yatırımcıyı küstürmeyecek kadar yüksek olmalıdır. Burada görev tabi ki Merkez Bankası' nındır. Merkez Bankası, mikro ve makro ekonomik analizler ışığında faiz oranlarını bahsettiğim koşullara göre belirleyerek hem yatırımların azalmasını önleyecek hem de tasarrufların reel sektöre akmasının önünü açacaktır.
 EKONOLOJİ

            Bu blogda, ekonomi ve teknoloji ile ilgili haberleri, kavramları, durumları ve bilgileri-yenilikleri özgün bir şekilde objektif olarak inceleyeceğim ve irdeleyeceğim. Bu platformda paylaşmayı düşündüğüm konulara gerçeğe uygun ve bilimsel olarak eğilmeyi hedefliyorum.

UYARI
ekonoloji.blogspot.com.tr' de yayınlanan tüm içerik özgündür ve tarafımdan oluşturulmaktadır. İçeriğin, kısmen veya tamamen kopyalanması veya başka bir yerde kullanılması yasaktır.